26 Ağustos 2013 Pazartesi

Bursa - Bartın Bisiklet Turu 26-30 Ağustos 2013


Merhaba sevgili bisiklet dostlarım. Uzun zamandır bisiklet gezilerine ve turlara çıkıyorum. Ama bu sefer yapmış olduğum turumu ve yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim.
Uzun turlarıma genellikle tek başıma çıktığım için bu turumda ki yönetmende,oyuncuda benim :)

Turumun 1.gününe başlamak için bir gün öncesinde gideceğim tüm güzergahları çizip çıktısın aldıktan sonra eşyalarımı hazırlamış bulunmaktayım.

Aynı zamanda yapacağım bu uzun turu son zamanlarda trafik terörüne kurban verdiğimiz bisikletli dostlarımızın anısına düzenlemiş olacağım.

 
















Yol arkadaşımı hazırladıktan sonra biraz dinlenme ile yola çıkmaya hazır olabilirim.






































Gece yeterince uykumu alamadığım'dan dolayı bu halde yola çıkmak beni biraz tedirgin etse de,biraz pedal çevirdik'den sonra kendime geldim ve 1.gün hedefim olan Bursa-Pamukova etabı için yoluma devam ettim...







































Güzel geçmesini temin ettiğim tur için artık Bursa ili sınırlarından çıkma vakti geldi.





































Bursa il sınırların'dan çıktıktan sonra karşıma gelecek olan ilk ilçe Bursa'nın Gemlik ilçesidir. Ve bu güzel ilçeye yaklaştığımız da zamanın da Orhan Veli şöyle demiş;

Vee Gemlik ilçesine gelmiş bulunmaktayım. Burada hiç vakit kaybetmeden yoluma devam ediyorum... 

Vakit kaybetmeden gideceğim ama bu güzel manzaranın fotoğrafını almadan da olmaz :)

Gemlik ilçesini geçtikten sonra ana yol trafiğinden biraz daha uzak kalmak için Bursa'nın bir diğer güzel ilçesi olan İznik ilçesi istikametine dönüyorum...

 
İznik ilçesinden yeşili ve gölü bir karede gösteren güzel bir manzara fotoğrafı...



İznik ilçesine giden bu yolu kullanmanın en güzel yanı ise yol boyunca incir ve şeftali ağaçlarının olmasıdır :)


































İznik ilçesini geçtikten sonra karşılaştığım bu güzel köyün fotoğrafını çekmezsem olmazdı.
''Orada bir köy var uzaklar da,adını bilmesem de,gidemesem de o köy bizim köyümüzdür''



Uzun süren yolculuktan sonra ilk gün etabını olan Bursa-Pamukova etabını tamamlayıp,dinlenmek için Pamukova İlçe Emniyet Müdürlüğünün uygun gördüğü yerde çadırımı kurup dinlenmeye çekildim.

Tam yatacağım esnada birşey fark ettim ki yol arkadaşımı çadırın dışında bırakmışım. Hemen onuda yanıma alarak güzel bir uyku ile ikinci güne hazır olabilirim...



 Güzel bir dinlenme'den sonra yolculuğumun ikinci günü olan 
Pamukova ( Sakarya) - Kaynaşlı ( Bolu ) etabına başlamış oldum...

Yolculuğumun ikinci gününde yolda kahvaltı yapmak istedim ve yolumun üstünde ki Ali Fuat Paşa  köyüne girerek kahvaltı işimi hallediyorum. Kahvaltı esnasında köy hakkında bilgi almayı da ihmal etmiyorum. Almış olduğum bilgiler arasında sırasıyla;
1 : Tarihimizin ilk Kuva-i Milli Binası
2 : Sakarya Nehri
3 : 500 Yıllık Tarihi Ali Fuat Paşa Köprüsü ( Köprünün yapım harcında sadece deve yumurtasının akı kullanılmış. )





Kahvaltı'dan sonra Ali Fuat Paşa köyünden ayrıldıktan kısa bir süre sonra Sakarya iline girmiş bulunuyorum.






































Sakarya'da fazla oyalanmadan öğlen yemeği molası vereceğim Sakarya'nın Hendek ilçesine doğru yola devam ediyorum ve Hendek ilçesine 26 km kaldığını görüyorum.



Sakarya ili sınırlarını da terk ettikten Hendek yoluna devam ediyorum.







































Yolculuğum esnasın da farklı isimlerde köy,ilçe yada belde gördüklerim oluyor ve bunlardan bir tanesi olan Gebeş beldesinden geçiyorum :) cidden farklı bir isim Gebeş nedir yaw :)

Hendek 18 km tabelasını gördükten sonra iyice açıktığımı hissediyorum ve sabretmeye devam ediyorum ve o esnada Gebeş beldesinden çıkmış bulunuyorum :))




Hendek yolculuğum esnasın da bir başka bölge daha denk geliyor o da Kargalıhanbaba,kim bilir nasıl bir özelliği vardı da bu ismi koydular. Fazla vakit kaybetmemek için araştırma yapmadan yolculuğuma devam ediyorum :)

Vee sonunda yemek molası için Hendek ilçesine varıyorum. Hemen yemek yiyebileceğim yer ararken bir askeri birlik görüyorum...






































Yemek yemek için uygun bir yer ararken karşıma çıkan askeri birliğin nöbetçisine soruyorum,tabi doğal olarak nereden gelip nereye gittiğimi soruyor. Bende Bursa'dan deyince önce şaşırıyor sonra bende Bursa/Alemdar'lıyım diyor. Vee ister istemez orada az da olsa muhabbet ediyoruz. Vee askerimizin o zaman 95 günü kaldığını öğrendikten sonra hatıra fotoğrafı çekilip yer tarifini alıyorum. Bahsettiği yere gittiğimde komedi filmlerine konu olacak bir olay yaşıyorum.  Çay bahçesinin sahibinden yemek,yemek için masanızı kullanabilir miyim diye izin istiyorum ama aldığım cevap cidden beni çok şaşırtıyor. Ben gayet istediğimi dile getiriyorum ama verilen cevap gerçekten çok komik,masamızı kullanabilirsiniz bunun için ücret almıyoruz ama dışarıdan yiyecek getirmeniz yasak dedi ya la :))







































Neyse sonra geçte olsa aklıma geliyor. Bir devlet memuru ancak karşılıksız olmak üzere bir devlet kurumundan yardım alabilir. Hemen en yakın bir devlet dairesi arıyorum ve karşıma Hendek İlçe Emniyet Müdürlüğü çıkıyor. Hemen kendimi tanıtarak mutfağı kullanabilir miyim dedikten sonra olumlu cevabı alıyorum doğal olarak.Hemen bisikletimi uygun bir yere bırakıp malzemelerimi alıp mutfak bölümüne geçiyorum. Oradaki görevli arkadaşında yardımıyla masamı hazırlayıp bir güzel karnımı doyuruyorum. Tabi yemek esnasında görevli arkadaşla sohbette ediyoruz. Konu ilk olarak memleketten açılıyor,ben kendi memleketimi söyledikten sonra onunda Yozgat'lı olduğunu öğreniyorum ve her zaman merak ettiğim ve hiç bir sitede asıl sebebinin ne olduğu yazmayan sorumun cevabı ile ilgili sorumu arkadaşa soruyorum. Sorumda şu; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Yozgat ilini neden cezalandırmıştı. Tabi arkadaşın yaşı biraz ilerlemiş olduğu için anlattıklarını can kulağı ile dinliyorum,ne söylediğini burada yazmayacağım ama söylediklerinin gerçeklik payı varsa bire bir karşılaştığım dostlarıma anlatırım. Çünkü sitelerde yazılanlarla uzaktan yakından alakası olmayan şeyler anlatıyor bana,gerçi öğrenince sizde normal karşılayacaksınız sitelerde neden yazmadığını. Neyse güzel bir sohbetten sonra tekrar yola çıkmak için hazırlığımı yaptıktan sonra yanıma bir polis memuru yaklaşıyor bana adım ve soyadım ile hitap ediyor. Normal olarak bu beni şaşırtsa da bu şaşkınlığım fazla uzun sürmüyor. Önce beni tanıdın mı diye soruyor bende hayır dedikten sonra bana adını ve soyadının ''Cesim Buber'' olduğunu söylüyor. Hafızamı biraz zorladıktan sonra İsmi hemen aklıma geliyor ve şaşkınlığım biraz daha artıyor. Çünkü Cesim abi benim sadece facebook'ta arkadaş listemde bulunan bir bisikletçi dostum,kendisi ile başka hiç bir tanışıklığımız olmamıştır. Dünya işte bu kadar küçük. Kimin aklına gelirdi ki böyle bir tesadüfle karşılaşacağım. Cesim abimle de kısa bir sohbetten sonra ayrılma vakti iyice gelmişti ve Bolu'nun Kaynaşlı ilçesine ulaşmak için yola devam ettim...






































Bir insanın en büyük rakibi ya kendisidir yada gölgesi. Ne zaman bisiklet sürsem gölgemle hep bir yarışma psikolojisi yaşamışımdır. Her zaman benden önde olması beni deli ediyor. Arada bir geçsem de saniyeler içinde tekrar öne geçiyordu :)))







































Yolculuğumun ikinci günü sonuna yaklaşırken Düzce iline de varmış bulunuyorum. Kaynaşlı ilçesine çok az bir yolum kalmasına rağmen Düzce ili sınırları içinde öyle bir rüzgar esiyordu ki,düz yolda hızım 10 km/hızı bulmuyordu. Tabi gücümde kalmadığı için performans da sergileyemedim. Tam isyan etme noktasına yaklaşmıştım ki yanıma taş yüklü bir tır yaklaştı ki sanki o da benim gibi rüzgarın kurbanı olmuşcasına çok yavaş gidiyordu. Normalde yapmam ama o an her şeyi yapar durumdaydım. Hemen rüzgardan korunmak için Tır'ın arkasına girdim ve onunla birlikte hızlanmaya başladım. Rüzgar kesilince nede güzel oluyormuş. Hızım birden bire 57 km/hıza ulaştı. Tır iyice hızını arttırınca daha fazla riske girmemek için hemen emniyet şeridine geri döndüm,tabi şansımda yaver gittiği için tır birkaç yüz metre ileride ki lambalarda kırmızıya yakalandı. Bende lambalara kadar yükseltmiş olduğum nabzımı normal seviyeye düşürmek için pedal çevirmeyi bıraktım lambalara kadar pedalsız gittim. Lambalarda tekrar tır'a yetiştim ve güzel bir performans sergilemek için tır'ın rüzgarına girdim bu durum bir kaç kez oldu ve yaklaşık 5 km bu vaziyette yol katettim. Zaten bir mesafeden sonra hedefime ulaşmıştım :)) Kaynaşlı ilçesinde yine konaklamak için devlet kurumu aradım. Yolda ilçe jandarma bölge komutanlığını gördüm ve oraya gittim. Ama oradan yardımcı olamadılar bende karakol yada emniyet amirliği olup olmadığını sordum,merkezde bulabileceğimi söylediler. Bende 3-4 km gittikten sonra Kaynaşlı İlçe Emniyet Müdürlüğünü buldum. Oradaki polislerle kısa bir tanışmadan sonra çadır kurabileceğim bir yer aradım bir kaç yer var dediler ve araca binerek ilk olarak kayışlı diye bir piknik alanına çıktık,tabi oraya bisikletin çıkması imkansız hele hele o yüklerle ihtimal bile yok. Neyse araçla yaklaşık 5 km çıktıktan sonra bahsettikleri yere çıktık ama hiç güvenli bir yer değildi,ve yüksek rakımlı bir yer olduğu için aşırı derece de soğuk bir bölgeydi. Oradan vazgeçtikten sonra bir başka bölge olan Teiaş Lojmanlarının Bahçesi idi ama orada da lojman sakinlerini hesaba katmadığımız için orası da olmadı ve hemen yanında ki gençlik spor müdürlüğüne ama orada da istediğimiz sonucu alamadık. Ne yapalım derken ilçe emniyette kalmam yönünde karar aldık ve orada konakladım.



Güzel Ama Yorucu Geçen Yolculuğumun 3. Günü İçin Hazırım :)))

Yolculuğumun 3.gününe konaklama yaptığım yerde kahvaltımı yaptıktan sonra yola çıktım ama bu fotoğrafta da görüldüğü üzere tur başlangıcı pek iç açıcı değil :) fotoğrafta  görülen yer Bolu Dağı'nın başlangıcı :))






































Bolu Dağı'nın yarısını çıktıktan sonra yoldaşımın Bolu manzaralı bir fotoğrafını çekmeden olmaz.


Bolu Dağı'nı o kadar tırmanmışım ki utanmadan bide böyle bir tabela koymuşlar :)) ee beni etkiler mi tabii kiiii hayırrrrrr :))))







































Güzel ama zorlu bir tırmanıştan sonra Bolu il sınırına girmiş bulundum.


Bolu il sınırına girdim ama Bolu merkeze daha 17 km var görüldüğü gibi. Neyse ki yolum buradan itibaren rampa aşağı olduğu için sıkıntı olmadı :)


Vee Bolu İline de girmiş oldum :)






































Merkeze gelir gelmez 1 gün önceden konuştuğum çocukluk arkadaşım Mustafa Ersan'ı aradım ve onunla tam 12 yıl sonra buluştuk,gerçi her ne kadar 8 yıl önce görüştük dese de hatırlamadığım için ben onu 12 yıl olarak görüyorum. Haa 12 haa 8 ne fark eder :) Uzun zamandır görüşmediğim arkadaşımla güzel bir sohbete daldık. Ne de olsa zamanın da yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmemişti. Arkadaşımla uzun sohbetten sonra yoluma kaldığım yerden devam etmek için,arkadaşımla vedalaştıktan sonra yoluma devam ettim...


Hafiften Bolu gezisi yapayım dedim ve Bolu Meydanına çıktım orada da tarihi Beyazıd Camisini ( Büyük Cami ) Gördüm. 

Ufak geziden sonra yoluma devam ettim ve epeyce hızlı gidiyordum ki yoldaki patatesçi amca öyle bir yola fırladı ki sanki alacaklı gibi beni bekliyordu. Selamlaştıktan sonra ayak üstü güzel bir muhabbet ettik. Nereden geldiğimi nereye gittiğimi sordu. Bende söyledikten sonra neden bisiklet dedi. Motoru var arabası var dedi. Bende hepsinin yeri ayrı ve ayrıca daha zevkli olduğu söyledim. Hem araba yada motor kullansam seninle böyle muhabbet edemezdim ki yada sen beni durduramazdın dedim. Haklısın diyerek bu seferde zor olmuyor mu dedi,her şeyin bir zoru olduğu gibi bende bunun da zorlu yerleri olduğunu söyledim. Daha sonra hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra hayır dualarını aldım ve yoluma devam ettim...






































Uzun bir yolculuktan sonra Bolu'nun Mengen ilçesine ulaşmış oldum.


Hemen İlçenin girişinde eski yada yeni bilmediğim bir ilk okul.


Bolu Mengen ne kadar da yemek ustaları ile meşhur olsa da ufak bir alışveriş ve piknik alanı bulduktan sonra böyle sade bir yemeği tercih ettim. Ohh yarasın :)))


Yemek esnasında parkta eğlenen çocuklar da vardı ve bu karede gördüğünüz gibi zamanında benimde yaptığım bu hareket aklıma geldi.



Öğlen yemeğimi yedikten sonra birde kahvenin birinde sıcacık bir çay ve hafif bir şekerlemeden sonra yoluma devam ettim. Buradan sonra o kadar zorlu bir yolculuk yaptım ki gerek yolların bozukluğu gerekse rüzgar oldukça zorladı beni.Neyse ki su sıkıntısı yaşamadan yoluma devam ettim ta kii son 25 km kalan tabelayı görene kadar. Tabelayı gördüğümde dedim 2 saate ben bu yola bitiririm. Köyleri geçtikten sonra Eskipazar'a dönüş yolunu buldum,buldum dedim çünkü bir ara yanlış yönde gittiğimi düşündüm.Neyse ki hedefim olan yola girdiğimde karşıma şok eden bir tabelada daha çıktı yaklaşık 100 km'lik yolun üstüen %10'luk eğim gösteren bir tırmanış çıktı karşıma. Önce isyan ettim ama kendimi teselli etmek için fazla uzun sürmeyeceğini düşündüm ama durum hiçte öyle değildi.Neyse tırmanışa başladım ve orman yoluna girdim ve hava yavaş yavaş kararmaya başladı. Tabi durmak yok yola devam ettim yani tırmanmaya :)) epeyce tırmandıktan sonra hafif bir düzlük ve iniş geldi tamam işte bu kadar dediğim anda bir viraj ve bir %10'luk tırmanış tabelası daha :( neyse onuda geçtim ve tırmanmaya devam ettim. Bu arada hava iyice karardı. Sessiz ve karanlık bir ormanın içinde tırmanmaya devam ediyorum tabi bi yandan da tırsmıyor değilim :))) bitti dediğim anda bir kabus daha ve aynı şekilde %10'luk bir tırmanış tabelası daha. Harbi harbi isyan noktasına gelmek üzereydim. Havanın kararması,yolun haddinden fazla tırmanışlı olması ve havanın soğuması işi iyice zorlaştırıyordu. Durumun tek güzel yanı ise yavaş yavaş doğan ayın ışığı ve ormanın içini aydınlatması. Ama bu durum hep böyle gitmezdi tabi,neyse yine bir düzlük ve hafif bir iniş geldi tamam şimdi bitti artık dedim ama yine bir tırmanış,tam küfür edecekten şaka yapmış bana. Biz düzlük müthiş bir iniş gözüküyordu,inişe hazırlanmam lazımdı. Hemen bagajım'dan uzun kollu ve kalın bir kıyafet çıkardım. Birde baktım ki az bi çıkış diye tahmin ettiğim yol tam tamına 15 km imiş. Neyse terden sırılsıklam olduğum için hemen üstümü giyindim ve inişe başladım. O kadar zahmete karşı ay ışığında mükemmel bir iniş yapmaya başladım. yaklaşık 12-13 km'lik inişten sonra konaklama yapacağım ilçeye gelmiş oldum. Saat de olmuş 22:30 :)) Oradan yine diğer konaklamalar da  yaptığım gibi ilçe karakoluna gittim, hemen sıcacık çay ikram ettiler ve ayaküstü sohbetten sonra kalacak yer sordum istediğin her yerde kalabilirsin dediler. Yani karakolun çevresinde istediğin yere çadır kurabilirsin dediler. Ama burada böcekti,keneydi çok olur deyince bende başka bir alternatif sordum. Var tabi dediler sen çadır kurmak istediğini söyleyince biz öyle söyledik. Hemen karakolun yanında bir kapalı çardak tarzında yer gösterdiler. Burada gönül rahatlığınca kalabilirsin dediklerinde içim biraz daha rahatladı. Hemen hazırlığımı yaptım ve zorlu geçen yorgunluğumun ardından yattım ve anında uyumuşum :)) ee normaldir nasıl bir gün ise çok yorulmuşum...



Zorlu geçen 3. günün ardından son gün diye turumu biraz daha geç başlatma kararı aldım. Saat 07:30 da kalkış kahvaltı ve karakoldaki polislerle hoş bir sohbetten sonra gideceğim yolun tarifini aldıktan sonra yola çıktım tabi bu arada saat olmuş 09:30 :)) ne kadarda aylaklık yapmışım. Neyse çok güzel bir iniş ile güne başlamak harika oldu. Rüzgarda arkamdan esince demesinler keyfime. Yaklaşık 10 km gittikten sonra Karabük iline yaklaşmış bulundum.

Son günüm etabım da ki Bartın ilinden önce Karabük iline de varmış bulundum. Küçük bir il olan Karabük il sınırlarından hemen çıkmış bulundum...






































Karabük il sınırlarından çıktıktan sonra yine bu ile bağlı güzel bir ilçesi olan Safranbolu'na geldim. Hemen fotoğrafı yapıştırdım ama bu fotoğraf nelere gebe oldu nelere. Ben normal olarak haa Safranbolu Haa Bolu demem ve buna nisbet olarak Sayın Serkan Taşdelen abim öyle bi cevap verdi ki beni başka bir hedef için hırslandırdı. Al sana Bolu diyerek şöyle bir link paylaştı; 
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10151362414242920&set=a.36689902919.44754.647257919&type=3&theater :))) 






































Safranbolu ilçesinden çıktıktan sonra yoluma devam ettim. Güzel giden yolculuğum da daha önceden bakmış olduğum güzergah üzerinde çok sağlam bir tırmanış bölümü olduğu aklıma geldi ve gücümü ona göre harcamak için hafif ve kontrollü bir tempo ile devam ettim.Bahsetmiş olduğum tırmanış bölüme yaklaşırken yanımdan geçen bir araç ileride durdu ve arkasında ki bisikletleri görünce onlarında Bartın'a gittiklerini düşündüm ve yolda beni görünce durduklarını tahmin ettim. Araçtan indiklerinde bir süpriz daha yaşadım. Daha önce Yalova bisiklet festivalinde tanışmış olduğum dostlarımı yolda gördüm. Hemen selamlaşma faslından sonra ayaküstü sohbet ettik. Açıktığımı ve Susadığımı düşünerek hemen takviye yaptılar. Önce su sonra su böreği ve asıl bomba o esnada en son aklıma gelecek olan yaprak sarmasını ikram ettiler. Ben o gıdalarla meşgul olurken daha önce almak istedikleri ama olmaz dediğim yükümü indirmişler ve neredeyse araca yüklemişler. Oldu olacak bagajıda söküp vereyim dedim ve onu söktükten sonra Bartın'da görüşmek üzere vedalaştık onlar kendi yoluna bende kendi yoluma devam ettim :) 




Onca sağlam beslenmeden sonra bahsetmiş olduğum tırmanış zamanı geldi ve böyle bir tabela görünce fotoğrafta görüldüğü gibi hiçte sallamadım. Onca yol geldikten sonra ve 3.gün Bolu dağı ile gün sonunda ki tırmanıştan sonra buda birşey mi dedim ve tırmanmaya başladım. Karşımdan esen rüzgarla birlikte hızım ortalama 5 ile 8 km/h arasında değişiyordu :)






































Bahsetmiş olduğum tırmanışı gerçekleştirdikten sonra bu resim ile tüm yorgunluğumu atmış bulundum. Hani derler ya yiğidi öldür ama hakkını ver diye. Bu tırmanış da öyleydi yer yer zorlamadım değil yani :)) ama zorlaması yetmezdi elbette :))






































Ahmetusta tırmanışından sonra yaklaşık 15 km'lik süper ama aynı zamanda tehlikeli bir iniş ve biraz yol kat ettikten sonra Bartın İl sınırına girmiş bulundum. Az bir moladan sonra yoluma kaldığım yerden devam ettim...


Vee 3 gece 4 gün süren yorucu yolculuğumun karşılığı olan Bartın iline varmış oldum. Buraya geliş nedenimi yazımın başında da belirtmiştim ama bir nedeni daha vardı. Sadece geliş şeklini değiştirdim. Buraya birde İlk kez düzenlenen Bartın Bisiklet Festivali için gelmiştim. Festival alanını öğrendikten sonra oraya doğru devam ettim ve bu muhteşem turumu bitirmiş oldum...



Bu Güzel ve Bir Yandan Yorucu Olan Yolculuğum da Sürekli Manevi Desteğini Esirgemeyen Tüm Bisikletli-Bisikletsiz Dostlarıma Canî Gönülden Teşekkürlerimi Bir Borç Bilirim. Umarım İlk Kez Yazmış Olduğum Bu Yazımı Beğenmişsinizdir....